21 Nisan 2008 Pazartesi

20 Nisan 2008 Pazar

BENİM HİÇ SENİM OLMAMIŞ GİBİ!

Varlığınla yokluğun arasında kalmayacağım artık,sadece olmayacaksın.
Sensiz kalma ihtimali olmayacak
aleyhine kurulmuş cümlelerimin sonunda.
Belki birkaç satır arasında unutulacaksın bir müddet sonra.
İçimden olmayacak,boş bir kağıdın gölgesine sığınmayacak sana sitemlerim.
Hani hep kızardın ya “Konuş konuş konuş” derdin,
haykırabilir miyim şimdi korkaklığını.
Bıraktığın bu mavi düşleriyle avunan yalnızlığı,
artık sahiplenilmeyecek olmanın burukluğunu yaşarken,
haykırabilir miyim dersin,susar mıyım,
gülüp geçer miyim yoksa ...?
Aslında alıştırmalıyım kendimi hiç dönmeyecekmişsin,
dönülmeyecek bir yerdeymişsin gibi farzetmeli,
unutmalı.
Seni hiç tanımamış gibi yaşamımı sürdürmeliyim.
Var olduğum her yer aşkın şehri olmalı artık,
yeniden sevmenin, sevilebilmenin yeri her yer,
zamanı yaşanan ve gelecek tüm zamanlar olmalı benim için.
Evet, sayfalardan koparıp bir bir savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara,
uzaklaşan her adımımla hapsetmeliyim bu anılar sokağına.
Kopan takvim yaprakları sensiz geçen günleri saymamalı,
yokluğunun güncesini tutmayı artık bırakmalıyım. Her yeni güne seni getirmedi diye isyan etmemeliyim.
Kabullenebilmeli,
hazmedebilmeli,
aldırmamalı hatta sana hak verebilmeliyim.
Bu satırlarla büyümeye başlamalıyım,
sırf seni ve çocuklaşan bir aşkı kolayca unutabilmek için.
Zira yoksun.
Sanki benim hiç senim olmamış,
sanki bizi hiç yaşamamışız,
sanki aşk denen o hoyrat şarkıyı mırıldanmış ve sonra yarım bırakmışız gibi.
Artık yeni bir şarkı söylemenin vakti,
Yaşanmışlığına,
yitikliğime hiç aldırmadan,
Sanki benim hiç senim olmamış gibi...

12 Şubat 2008 Salı

kaybedilmiş savaş

Ve sen yarın,
bugünkü gibi
,amaçsız bir gün daha yaşayacaksın.
Ve başka bir kavgaya girip
yine kaybedeceksin.
Elinde klarneti,
herşeyi terk edip giden
bir Çingene gibi
gönlünde bir evin
ya da sıcak bir köşenin
hatırası bile olmadan...
Seni yarın da,
bugünkü gibi
dünyanın dört bucağında
gezinirken göreceğim.
Acı bir kavganın yarası
ve üzüntünün külleriyle,
yarın,
yine bugünkü gibiamaçsız yaşamak için.
Bari, bir kaya gibi
kayıtsız olabilsen
kalpsiz ya da isteksiz,
veya kaçmayı
içine sindirebilsen,
ya da kaçacak
bir hatıranolmasa bari...
Ama sen,
yarın yaşayacaksın,
ve bilinmezlik kanına işleyecek
ve bilinmezlik
sıkıntına eklenecek.
Yarın, tıpkı bugünkü gibi
amaçsız yaşayacaksın.

Lübnanlı şair Halil El Huri

8 Şubat 2008 Cuma

ÖYLEDİR ÖYLE BAŞLAR

İnsan iki yaşında da öyle başlar işte
Ezgilerin karanlığına sıyrılır kucaklardan,
Cıvıl cıvıl cıvıldar, mırıldar bir süre,
Derken, üçüne doğru, sözler dökülür ağzından.
Öyledir işte, yavaşça başlarsın anlamaya,
Kapılıp bir türbinin büyük gürültüsüne,
Sen misin bu, bir başkası mı yoksa,
Yabancılaşmıştır evin, bir gölgedir annen de
Bu zalim leylâk parıltısının nedir derdi?
bu dökülen, bu inen bir park kanepesine,Nedir?
çocukları kaçırmak gibi bir şey mi?
Öyledir işte, kuşlar öyle doluşur içine.
Arttıkça artan kıvamını bulan acılardan:
Yüreğinde ulaşılamayanın özlemi, uzak yıldızlar,Faust gibi olduğun, kafan bulandığı zaman
Öyledir, öyle başlar çingene çalgıcılar.
Uçaraktan yüce yüce gök katlarından
Çevrili alanlar görürsün, evsiz topraklar,ve denizler bir iççekiş kadar ansızın,
İşte tıpkı öyle doğar heceler ve uyaklar.
Yulafların üstünde, sırtüstü,yaz geceleri,yakarır durur: her şey yerini alsın diye,
Sakınarak gözünden şafağı ve evreni
Öyle olacaktır, öyledir dalaşımız güneşle.
Öyledir, öyle başlar yaşamak, dizelerle.
Boris PASTERNAK

anladım ki

anladım ki
Anladım ki; sorgulamaya başladınız mı yaşamı çoraptaki delik gibi geliveriyor arkası…
Anladım ki; hayatta başınıza gelecek en iyi şey zannettiğiniz öyle bir zamanda olabiliyor ki olmamasını isteyebiliyorsunuz. Ve yine başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biri zannettiğiniz aslında sizin için daha mutlu bir dönemin başlamasına neden olabiliyor.
Anladım ki zamanlama çok önemli yaşamda ve tatmin duygusu…
Anladım ki tüm bunları anlamak için geç bile kalmışım aslında…
Anladım ki bir şeyi çok istediğiniz zaman ona o kadar odaklanmış oluyorsunuz ki sanki olması yeterli.
Anladım ki nerede , ne zaman sorularının yanıtları olanın yaşamınıza kattığı anlamı da belirleyebiliyor
Anladım ki çok az olgu bu sorulardan muaf…
Anladım ki cesaret temkinsizlikle gösterilirse aptallığa dönüşmemesi sadece şansınızın gücüne bağlı…
Anladım ki aptallığa düşmekten korkarsanız cesaretinizi yitirmekle kalmaz yaşamın kendisini ıskalarsınız…
Anladım ki korkularımızla yönlendiriyoruz yaşamımızı…
Ve asıl kendimiz olmaktan korkuyoruz çoğu zaman
Anladım ki
Anlamamışım …

2008,İstanbul,ev.

Bita

İnsan sevmeli hem de doyasıya

Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana.
Sade bir kurdeleyle süslenmiş,
Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını ...
Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya.
Bir cennet resmi yapıp içine gir diye...
Düşler serpiştirdim gizlice,
düş kurmayı unutma diye
Bir tanede elma şekeri yerleştirdim.
İçinde ki çocuğu tadabilesin diye ...
Güneşin batışını,
billur suyun sesini,
kırmızı gelinciklerin saflığını,
Taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin de sıcaklığını sığdırdım.
Ruhlarımız aç kalmasın diye ...
Kutuya biraz da sevecenlik koydum güçlü ol diye ...
Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu bu kutuya,
Barış ve özgürlüğü sunmak için ...
Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma daha Ben koymadan edemedim.
Paylaşmayı hatırlayalım diye ...
Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim,
Hemen şimdi yapalım bunu diye ...
İçtenliği,
umudu, nesneyi
bağışlayıcılığı,
özgüveni Açıkyürekliliği unutmadım,
BEN'İN dışına çıkıp
BİZ'E ulaşabilelim diye...
Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya.
Bak bu kartta neler yazıyor:
'BU KUTUNUN HER KAPAĞINI KALDIRIŞINDA, YAŞAMLA İLGİLİ YEPYENİ ŞEYLER KEŞFEDECEKSİN. YAŞAMAK İÇİN YARINI BEKLEME, AL YAŞAMI KOLLARININ ARASINA VE SIMSIKI SARIL ...
YAŞAMDAN YALNIZCA ALMAK YERİNE ONA BİR ŞEYLER VER KISACASI BUTÜNÜYLE İNSAN OL. UNUTMA, YAŞAM DOKUMASI HENÜZ TAMAMLANMAMIŞ, OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKTE BİR DUVAR HALISIDIR. VE SANA AİT OLAN KÜÇÜCÜK BOŞLUĞU YALNIZCA SEN DOLDURABİLİRSİN ...

Orhan Veli Kanık

Çok güzel şey

Yaşamak güzel şey doğrusu,
Üstelik hava da güzelse,
Hele gücün kuvvetin yerindeyse,
Elin ekmek tutmuşsa bir de,
Hele tertemizse gönlün,
Hele kar gibiyse alnınYani kendinden korkmuyorsan,
Kimseden korkmuyorsan dünyada,
Dostuna güveniyorsan,
İyi günler bekliyorsan heleİyi günlere inanıyorsan,
Üstelik hava da güzelse,
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.

Melih Cevdet Anday

30 yaş

Daha vakit var diye yazmadığımız şiirlerdi kaldılar ... Yüzümüzden gelip geçti, ilk gençliğin fener alayları, yeni yetme arkadaş çetesi dağıldı artık, büyümenin konaklama yerlerinde, nice ihanete uğradık, Ayrıldı yollar ... Ömrümüzü koyduğumuz şeylerdi ki, dört yöne dağıldılar. Daha vakit var diye, dönüp de bir gün kaldığımız yerden, hepsini birden yaşarız sandık. Oysa emanetmiş bizim sandıklarımız içlerinde kilitli kalmış onca şeyle günü geldi, aldılar. Nasıl kullanılacağı bilinmeyen anlardı, Sonuna dek yaşamaktan korkup da kaçtığımız. yerini ve anlamını bulmayı beklerken, çürüdü gitti içimizde. saklı duygularımız. Şimdi yabancı bakışlara bir şey söylemeyen, karalama defterleri, bulanık anılar rüzgara, ateşe, suya yazılmış gençliğin solgun güncesi. Biz ne zaman büyüdük, onlar ne zaman yetim kaldılar ? Tutulan güneşlerin altında, yollar geçildi. Dönüş yok artık o duyarlığa yaşarken ve yazarken yarım kalmış şiirler, yarım kaldılar.

Murathan Mungan


aycan'a

7 Şubat 2008 Perşembe

YAPRACIĞI GÖREN BALIK

YAPRACIĞI GÖREN BALIK
Minnacık bir balık bir yaprak gördü
Körpe - yeşil - ve yemiş bahar güneşini
-yaprak değildi
Bahardı gördüğü-
Ve o düşle fırladı denizden
Ve düştü kaldı
Balık ki yaprağı görüp sarhoşladı
O ben'im işte


Erik ağacından düşen yapracık
Damarlarında hâlâ özsuyun hazzı
Bir gözyaşıyla
Sapından sarkan
Yaprak ki düştü erik ağacından
O ben'im işte

Ve çiçekler arasındaki erik ağacı
Güneşe ve yağmura dikmiş gözünü -
-Güneş ki olduracak meyvasını
Yağmur ki besleyecek meyvasını
Meyva ki sürdürecek erik ağacını
Ağaç ki çiçekler arasında
O ben'im işte


Ve meyva ki güneş kokar
Usulcana erir ağzında
Ve bir an emip de çekirdeğini
Ya yere atarsın ya da denize
O çekirdek ki mutlu
O ben'im işte
ZAHRAD

DÜŞ KOVA/LARIM

Düş kova/larım

Aslında
Övgüyle sözünü edecek
Pek bir şey yok hayatımda
Sıradan ve iyi insan olmanın
Uğraşından başka

Henüz ipten çekip aldığım
Biri yok meslek anılarımda
Askerliktende iyi bir öykü çıkmadı
Şöyle çoluk çoçuğa keyifle anlatılacak

Yaşadıklarım hafif kalır daima
Yaşamadıklarımın yanında
Abartılarım çocukluğumda kaldı
Gösterecek bir şeyim olmadı
Dudakları uçuklatacak uzunlukta
Oltama köpek balığı
Amortiden fazlası
Vurmadı aldığım bilete

Kozalaktan sepet örer gibi
Dar ve sıkı tuttum gözeneklerini
Belleği eksik etmedim yanımdan
Resim yaprakları kadar renkli
Kelebekleri kovalar gibi
Sevdim yeni bir şey öğrenmeyi

İnanmadığım şeyleri yapmaktan
Da alıkoymadım kendimi
Fal baktırmaktan
Düş kurmaktan
Çok korktum
Kurduğum düşleri kırmaktan

Tuzu ve baharatı öğrendim ilkin
Kendinden bir tat katmanın erdemini
Köfteyle ekmeğin denklemini
Hiç çözemedim desem yeri
Ama görsem mutlaka tanırım eşkalini
Adını bilmesem de
Taşımanın sorumluluğunu bölüşürüm
Bir yol bulunca
Aslında severim yürümeyi
Sonunda bir çıkışın bulunma ihtimalini
Bundandır ayaklarıma gösterdiğim özen
Dünyanın en rahat pabuçları benim
Varmasamda bir gelen olur diye
Kapımın hep açık kitabımın aralı duruşu
Ve kilit tumayan gürgen inadı
Yalanım varsa ilk olsun
Tanıdığım hiç kimse
Benden daha iyi değil
Çimlerin üzerinde koşuşturmakta
Ağaçların gölgesina uzanmakta
Hele yağmurda ıslanmakta üzerime yoktur
Mandaları ürkütmeden
Söğüt dalından flüt yapmakta
Kimse daha iyi değildir benden

Yemin ederim
İlk bakışta anlarım
Bir çocuğun yüzünde biriken
Bulutların ne anlama geldiğini
Hiç aksatmadan sayabilirim
Gözden düşen bir babanın
Kaç parçaya bölündüğünü
Ve kırık bir adamı toplamanın
Canımı acıtan öyküsünü
Yeniden yazabilirim
Son sayfasını yırtarak
Yazabilirim ancak
Bir çocuğun yüzündeki
İki damla mürekkebe banarak
Saçak altı aranırken daha
Kaç yağmur tanesiyle ıslanır perçemi
Bir solukta okuyabilirim atlamadan
Başını kaldırıp bakmanın kapsamına
Hangi yıldızlar sığar
Gözlerinin gecesine
Ezbere bilirim

Havalar kararmadan
Yakarım bundan böyle
Işır göğümün ay lambası
Pencereni tıklatır
Konuk olurum odana
Arada bir
Gülümsersin bana
Her şeyi unutur
Açık kalırım
Dolar
Düş kova/larım

Dedim ya
Övgüyle sözünü edecek
Pek bir şey yok hayatımda
Sıradan ve iyi insan olmanın
Uğraşından başka

Sedat kısa

ACI DORUĞA ULAŞTIĞINDA GÖZ YAŞI GELMEZMİŞ

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, kendi yolumu çizdiğimde anladım…Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil…
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım…Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, aşk peşinden neden yalın ayak koştuğunu anladım..Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, neden hiç ağlamadığını anladım…Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hak edermiş sevilen, onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
CAN YÜCEL

5 Şubat 2008 Salı

Bize
Dair
Bendekiler…


Nasılını bilmediğiniz olur mu yaşamınızda bazı şeylerin
Öylesineleriniz oldu mu sizlerin de
Aklınızda hiç yokken’leriniz
Simdi degil’leriniz
Ulaşılamaz denli uzagnızda sandıklarınız

Durup dururken nereden çıktılarınız
Bana bir şeyler oluyor’larınız
Siz algılayıp sorana dek olan olmuslarınız
Bakmanızın, görmenizin ,algılamanızın
Tam aynıandalıgıdır bu…


Nasıl oldu derken gülümseyen dudagınız
‘’Iyi ki oldu’’
diyen yanınızın sesini duyusunuz…

Cosku duyusunuz…
Bir dirilişi izleyişiniz…
İzleyen de izlenen de siz oluşunuz
Kendi aynanızda kendinizle yüzlesmeniz
Tanısıklıgınız ve uzaklıgınız…
Gözle agzın aynı anda gülüsünün
Her insan kadar size de yakısmasını izleyisiniz



Sevincinizi görüsünüz
Canlanıvermeniz…
Soluk renklerin gidisi…
Pörsümüşlüğün kalkınısa dönüsünü yaprakta görmeniz…
O renk gelişin de,kalkınısın da sizdeligi


ve Hayret edisiniz!!!
Ve birden hayretin sevinçle kol kolalıgına bir daha bakakalısınız…
Çocuklugunuzda sevinçli hayretlerinizin bolluğuna denk bakakalmalar yasamanın simdide çocuklastırması belki de sizi…


Çocukluğunuzdaki sokağa çıkma mutluluğunun yeniden gelişi…
Sinemaya gitmenin o gençliğinizdeki sevinci verişi yeniden…
Ağaca tırmanmanın yaramazlığına dair muzip hazzını hissetmek veya

Arkadaşınızda kalma izni aldıgınız günün
ertesi güne geçen ,
saran büyümüslük duygusu
ve tatmini ya da…


Çocuk olmak yine, yeniden
Hem de kırkındayken…
Hem de çocugun o yalın
ve dürüst sevincinin gerçekligi ile.


Varlığını bilmenin huzuru
Dingin bir ruhun coskusu
Arifeden başucunuzdaki kırmızı pabuçlarınızın özlenisini yasayabilmek
Heyecandan uyuyamamak
Gülümseyerek uyanmak güne…


Aklınıza geldiginde ürperebilmeyi yasamak
Yasadıgınızı yakalıyı vermek…
Is, sorun, güçlük gibi sözcüklerin oldukları yerde ait oldukları anlar kadar zaman almalarını saglayabilmek…


Keyfinizin sorunlarınızla bas etmeyi kolaylaştırması; güç durumların keyfinizi kaçıramaması…
Aklınızın artık yapılacaklar ve yapılamamıslar ile daha az mesguliyeti…baska yer ve baska zamanlarınızı isgal edemeyisleri…


Özlediginizi görmek, istediginizi görmek
Ruhunuzun durulugunu ,
içinizin berraklastıgını hissetmek saadeti…
Hem de onca kargasanın ve sorunun ortasındayken, öznesiyken…


Üstelik tüm bunları kendinizi kandırmadan yasamınıza katabilmeniz…
Güzel yanlarınızın beslenivermesi…
sanki ölmeyecek kadar su alan cılız dallarıyla bir agaçsınız ve su yürüdü simdi gövdeye …


kıstan uyanan badem agacı gibi hissetmek...
pembeler beyazlar yesiller kahvelersaglam ve dirençli bir naiflik...bunu seviyorum iste...


Seviyorum seni diyebilmek…
agız dolusu
Yürek dolusu
Seviyorum seni…